Madem Öyle Seçim Ne İş?

(Mart 14, 2009, baydaroglu.blog.com) 

undefined

29 Mart yaklaşıyor.
Herkes harala gürele çalışıyor.
Herkes dediğim, mesleği siyaset olanlar.
Biraz da biz iletişimcilere iş düşüyor. Vatandaşın gerçekten çok farklı gündemleri var, korkuları var.
Onun için vatandaşın seçimle içli dışlı olduğunu söylemek güç.
Siyaset yapıcılar, propaganda da sınır tanımıyor.

Adalet bakanı, Mehmet Ali Şahin bunlardan biri.
Önce o söyledi.
Belediye yönetimi iktidarla aynı partiden olmalı diye.
Bir ara başbakan da acık temas etti konuya.
Kürşat Tüzmen vs…
Herkes sıraya girdi.
El kaldırmaktan gayrı bir marifeti olmayan milletvekilleri de kervana katıldılar.
El kaldırmaktan gayrı ifadesi biraz eksik oldu, kariyer plancısı arkadaşlar diyeyim…
Onlar da aynı şeyi, aynı şeyleri söylemeye başladılar.
Belediye Başkanı ile Hükümet aynı partiden olmalı diye…
Adam düşünmeden edemiyor;
Madem öyle niye seçim yapıyoruz.
4 yılda bir kez seçim yapalım.
Belediye Başkanlarını hükümet atayıversin.
Muhtarları da aradan çıkarıverir.
İhtilal mantığı ile arada ne fark var.
Onlar da atıyorlardı.
Bizimkiler de atıyorlar.
En azından atamak istiyorlar.
Öyle mi olur?
29 Mart gecesi hep birlikte göreceğiz. 

YERİNDEN YÖNETİM… Mİ ACABA?

Yerel unsurlar güçlü olmalı.
Merkezin gücü dağıtılmalı.
Herkes, yaşadığı yerde, iç içe bulunduğu problemlerin çözümüne dahil olmalı.
Yani:  Yerel yönetim, yerinden yönetim merkeze karşı güç kazanmalı.
 21. yüzyılın yönetimde ulaştığı zirve bu.
Tüm dünya konunun üzerinde titizlikle duruyor.
Kentsel şartlar ve Yerel Gündem 21 gibi girişimler, bu eğilimi tüm dünyaya yaymak için organize ediliyor.
Türkiye’de, doğal olarak bu eğilimin bir parçası.
Ucundan…
Avrupa Kentsel Şartı’nı imzalayan bir belediyemiz bile henüz yok.
Neden?
Belediye yönetiminin mensup olduğu siyasi anlayışın-anlayışların konuyla ilgili bir öngörüsü yok.
Siyasiler, istedikleri kadar yerelleşmeden bahsetsinler.
Yerele zerre kadar güç vermek istemiyorlar.

Maalesef bunun istisnası yok.
AK Parti ne kadar samimiyse, CHP’de bu konuda o kadar samimi.
Gizli bir ittifakla, yerelleşme önünde her ikisi, adı geçmeyen diğerleri de Çin Seddi gibi duruyorlar.
Genlerinde tam bir merkeziyetçilik olduğundan, kimesne bu hususu sorgulamıyor.
Avrupa Birliği Görüşmeleri AK Parti iktidarını konuyla ilgili bir takım şeyler yapmaya zorluyor.
Onlar da dostlar alışverişte görsün babından bir takım girişimler de bulunuyorlar.
4 yıl önce 5216 sayılı yasayı çıkardılar.
Bu yasa; yerinden yönetim, yerel yönetim için bir milad sayıldı.
İstanbul ve Kocaeli Türkiye’ye model olacak şehirler olarak belirlendi.
Sonra? Tabiki bir şey olmadı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı ile Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan adayını bile merkezden belirlediler.
Bu iki başkanın aynı zamanda halk desteği olduğu için çok da yadırganacak bir şey değil.
Buna karşılık yerelde destek almışların kellelerini aldılar.
Bir çok adayı, var olmadıkları bölgelere aday yaptılar.
Yaşamadıkları yerden aday olan bir çok başkan adayımız var.
Bu sadece AK Parti için geçerli değil.
CHP de aynı durumda.
Bu konuda tas hamam oturuyor, tas tamam aynılar.
İşi abarttıkları hususlar da var.
Mesela AK Partinin yerel seçim kampanyası, %100′ü itibarıyla merkezden yürütülüyor.
Başbakan, bütün adaylar adına konuşma gayretinde.
Milletvekilleri; il il, ilçe içe, adayların yerine konuşuyor, inisiyatif alıyorlar.
Alsalar ne olur?
Ankara’yı idarede zorlanan adamlar, koca koca şehirlerin kaderine ipotek koymuş olurlar.
Tayyip bey, yoksul vatandaşları ziyaret ediyor ya…
Milletvekilleri de öyle yapıyorlar…
Keşke bir hesap yapsalar.
Bütün mesaileri bu olsa, kaç günde, kaç kişiyi ziyaret edebilirler.
Gölgeler, bulundukları bölgenin derdiyle dertlenmedikten sonra ne yazar.
Merkez herşeye karar verip, herkesi atadığına göre, kaç tanesinin merkezden başka müşterisi olur.
Kaç vatandaş merkeze gidebilir…
Vatandaş bir yere gidemediği gibi Türkiye’de gidemeyecek yani…

Yorum bırakın