VE TUNÇ SOYER

“Yüzüm tutmuyor ya, söyliyeyim burada: tango, 1880’lerde, Buenos-Aires’in ortasındaki genelevlerde doğmuş bir danstır…” BORGES

(Dizi Yazı 4)
Babası Nurettin Soyer.
İnançlı bir ailenin çocuğu olsa gerek.
“Dinin nuru” anlamına gelen isminin başka bir gerekçesi, yoktur herhalde.
Kemalist devrimin içine doğar, onunla birlikte büyür.

12 Eylül Askeri Darbesi’nde MHP ve ülkücü kuruluşlarla ilgili iddianameyi yazar.

Alparslan Türkeş’i hapse attırır.
Yetinmez idamını ister.

Ozan Arif kendisinden şöyle bahseder:
“Biri bu Soyer domuzun dölü!…
Sesinden tanıdım değilim deli.
Tenasül uzvuma ceryanlı teli
takarak yaptı benim sorgumu.”

1959’da doğan oğluna Tunç adını verir.
Bakır, çinko, kalay alaşımı bir metal.
“Histen ari sağlam” olsun, demek istemiş olabilir.

Elbette çocuklar babalarından mesul değil.
Babalar çocuklarından mesuldür, belki.
Cumhuriyetin yabancılaşma ikliminde; kökünden kopan pek çok insan gibi Tunç da başka kökler bulur kendine.
Biraz babasından, biraz da babasının sevdiklerinden beslenir.

Bornova Anadolu Lisesi’nde okur.
Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirir.
İsviçre Webster Kolej’de “Uluslararası İlişkiler”, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde “Avrupa Birliği” konularında yüksek lisans yapar.
Oyunculuk, habercilik, sivil toplumculuk, danışmanlık… Turizmcilik de var kariyerinde.
Üç yıl boyunca Ahmet Piriştina’ya danışmanlık, siyasi kariyerinin başlangıcı olsa gerek.

2009 ve 2014 seçimlerinde CHP’den Seferihisar Belediye Başkanı seçilir.
2013 yılında merkezi İtalya’da bulunan Cittaslow Birliği’nin Genel Başkan Yardımcılığı’na getirilir.

Tunç Soyer, 31 Mart’ta; CHP, İyi Parti ve HDP ittifakının İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı oldu.
Seçimi kazandı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı.

Sağlam bir CV’si var.
Ancak kendisini bütün içtenliğiyle gösterdiği sahne hep aynı.
Çav Bella çaldığında yerinde duramıyor.
Kendinden geçiyor, belki kendini buluyor.

Kendi tercihidir, seviyordur.
Anarşist, sosyalist, komunist özlemleri de olabilir.
Kimseye dayatmadıktan sonra, kimseyi ilgilendirmez.

Lakin sayın Soyer, belediye başkanı olduktan sonra; adeta İzmir Marşı gitmiş, Çav Bella gelmiş İzmir’e.
Her etkinliğin Sosyalistlerin Marşı her etkinliğin başköşesinde.
O kadar ileri gidilmiş ki 23 Nisan’da herkes İstiklal Marşı söylerken, İzmir Büyükşehir Belediyesi Çav Bella çalmaktan çekinmemiş.

Başkan tören arabalarında, bir rock konserinde gibi akıp, coşup, durulmamış.
Bu aşmışlığı gözleyen ve Çav Bella Sever olan DHKP-C, PKK ve ruhunda sosyalizm özlemi taşıyanlar çok mutlu olmuşlardır.

İzmir’de minarelerden Çav Bella okunması, kuvvetle muhtemel ilhamını, Büyükşehir Belediyesi’nin bu tutumundan ve başkanın Çav Bella aşkından ilhamını alıyor.

Köklerini İtalya’da ve Sovyet emperyalizminde bulduğunu; mimikleri, jestleri, hareketleri söylüyor.
Cami minarelerinde Çav Bella çalınması onun ve sevdiklerinin işiyse, babasına rahmet okutacak bir kabahatin baş rolünde.
Neyi var neyi yoksa ortaya koyup, durumu aydınlatması, kendisini bu yolda feda etmesi boynuna borç.
Bu işin içinde teammüden yoksa, başta İzmir, hepimizin beklentisi bu.

Yorum bırakın