SINIR

31 Mart 2024 – 11

31 Mart yerel seçimlerinde sonuca etki eden hususlardan biri grileşmiş yetki, sorumluluk ve görev sınırları oldu. Grileşen alanda CHP’nin sesi yükseldi. AK Parti’nin sesinin duyulduğu alan daraldı.

Büyük Buluş
Sınır çizmek dünya tarihinin en büyük buluşları arasında. Mülkiyet kavramı sınırlar çeke çeke genişledi. Her sınır yeni ilişkiler tayin etti. Engeller ve hürriyetlere dayanak oldu. Normal ve a normal, helal ve haram, yasal ve yasal olmayan sınırlara göre belirlendi. Birbirine benzeyen, güven içinde birlikte yaşamak isteyen topluluklar özel sınırları da kuşatan genel sınırlar çizdiler. Köyler, beldeler, şehirler, ülkeler tarih sahnesine böyle çıktı.
Her bir sınır kümesi binlerce ilişkinin merkezi oldu. İlişkileri düzenlemek üzere aynı ortak sınırda yaşayan herkesin itaat edeceği düzenleyici otoriteler tesis edildi. Bu otoritelerin en büyüğü olarak “devlet” kuruldu. Toprak, millet, egemenlik, hukuk ve iktidar kavramları devletin sınırlarını belirledi. Bu sınırlar dünyanın farklı yerlerinde farklı insanlar tarafından sonsuz yorumlara konu oldu.

Seçim
Devlet modelleri, yönetim sistemleri, iktidar biçimleri, millet formları, anayasalar, yasalar, siyasi kurumlar, idari yapılar yeryüzünde geçit resmi yaptılar. Halen de yapıyorlar. Bugün için Türkiye’nin tercihi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle Yönetilen Liberal Demokrasi.
Devletin otoritesini işletmek üzere merkezi yönetim seçimleri yapıyoruz. 5 yılda bir ülke çapındaki bütün iş ve işlemlerin meşru düzenleyicisi olarak Cumhurbaşkanı’nı, hükümeti seçiyoruz. Bizim adımıza denetimi Büyük Millet Meclisi ve yargı organları yapıyor.
Anayasa ve hukuk düzenimizin koyduğu sınırlarda yerel işlerin görülmesi amacıyla ikinci bir seçim daha yapıyoruz. Yerel seçimlerde; muhtarları, belediye başkanlarını, meclis üyelerini, İl Genel Meclisi üyelerini seçiyoruz.

Hükümet ve Belediye
Anayasa Hukuku hükümlerine göre çalışan seçilmiş hükümetin öncelikli görevi devletin temel görevlerini ifa etmek. Bu görevler: Dış Politika, Milli Savunma, Adalet, Sağlık, İç Güvenlik, Eğitim. Ek olarak hükümet ekonomik, sosyal, kültürel, toplumsal gelişmelerin gerektirdiği düzenlemeleri gerçekleştiriyor. Her bir görev yatayda ve dikeyde çok sayıda başlığa ayrılıyor. Bu başlıkların gerekleri ihtisaslaşmış kurumlar eliyle yapılıyor. Bakanlıklar, Genel Müdürlükler, Taşra Teşkilatları bunun için çalışıyorlar. Temel görev tali görev ayrımı olmaksızın bütün görevlerde kırmızı çizgi ülke sınırlarında yaşayan ve devlete vatandaşlık bağıyla bağlı bulunan herkesi eşitlikte buluşturmak. Yürütme Görevi olarak tanımlanan bu görev Cumhurbaşkanı’nda.
İdare Hukuku hükümlerine göre çalışan seçilmiş yerel yönetimlerin görev sınırları hükümetin görev sınırları kadar geniş ve karmaşık değil. Bu yönetimlerin sınırları kanunlarla çok net olarak düzenlenmiş. Muhtarlıkların görev ve yetkilerinin sınırları, 4541 sayılı Şehir ve Kasabalarda Mahalle Muhtar ve İhtiyar Heyetleri Teşkiline Dair Kanunla belirleniyor. Belediyelerin görev yetkilerini ise 5393 sayılı kanun düzenliyor.

Altını çizmek istediğim mevzu belediye ve hükümet arasındaki sınırları ilgilendiriyor. Onun için kanunun belediye görevini tanımladığı maddeyi aynen aktarıyorum : “Belediye: Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî
özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi”

Seçenek Var
Hükümet ve yerel yönetim iç içe geçmiş sınırlarda hareket etmek zorunda. Uyum zorunlu olmakla birlikte hükümet ve belediyenin aynı siyasi görüş tarafından icrası sistemin verimliliğini artırıyor. Vatandaş hür iradesiyle böyle yapabileceği gibi seçimini farklı siyasi anlayışlardan yana da kullanabiliyor. O vakit özellikle gri alanlarda problemler yaşanıyor. Millet bu tercihiyle siyasi denge ve denetimi güçlendirebiliyor. Buna çokça şahit olduk.
28 Mayıs 2023 seçimlerinde millet iradesi hükümet olmak üzere Cumhurbaşkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı, AK Parti ve MHP’den oluşan Cumhur İttifakı’nı iktidara getirdi. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde ise ülkenin önemli bir kısmında iradesini Cumhuriyet Halk Partisi’nden yana kullandı. Özellikle büyükşehirlerde belediye başkanlıklarını farklı bir partiye teslim etti. Bir anlamda seçeneksiz olmadığını söyledi.

Hükümet Belediyenin İşini Yaptı
31 Mart 2019 seçimlerinde seçmen, belli başlı büyükşehirlerde tercihini bu yönde yapmıştı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu, hükümetin kendilerini kısıtladığı ile ilgili bir iddia ortaya atmış bu iddiasını kendi seçmenine bir gerçek olarak benimsetmeyi başarmıştı. Oysa durum hiç de öyle değildi. Aksine AK Parti Hükümeti, kendi görev ve sorumluluklarına bakmaksızın İstanbul’a sayısız pozitif ayrımcılık yaptı.
İstanbul mali kaynaklar açısından diğer belediyelerle aynı yasaya tabi. Ölçek neyi gerektiriyorsa onu kuruşu kuruşuna aldı. Ayrıca hükümet “mahalli müşterek ihtiyaç” olması bakımından belediyeye bırakması gereken pek çok işi merkezi hükümet kaynaklarıyla yaptı.
Hükümetin görevleri arasında sağlık var. Hastane yapmak bu kapsamda değerlendirilebilir. Pandeminin yaşandığı günlerde hükümet İstanbul’a Çam Sakura Şehir Hastanesi’ni yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu hastaneye erişim için yol yapması gerekiyordu, yapmadı. Mahalli müşterek bir iş olarak Marmara’nın temiz tutulması İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin işiydi. Bununla ilgili gerekli yatırımları yapmadı. Bu amaçla kurulmuş yapıları çalıştıramadı. Marmarayı müsilaj kaplayınca hükümet gelip denizi temizledi. Obez bir metropole dönüşen İstanbul’da ulaşım en önemli mahalli müşterek iş, iktidar merkezi hükümet kaynaklarıyla İstanbul’a 80 kilometre metro hattı yaptı. Sadece deprem için değil planlı kentleşme için de olmazsa olmaz olan kentsel dönüşüm bahsinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalıştay yaparken hükümet binlerce konut yaptı, milyarlarca kamu kaynağını bu amaçla tahsis etti. Belediyenin en temel işlerinden olan ortak yaşam alanı bahsinde hükümetin İstanbul’a kazandırdığı alanlar büyükşehirin çok çok üstünde oldu
Merkezi Hükümet düzen koyan kimliğinden çok icraatçı bir kimlikle hareket etti. Belediyelerin yapması gerekenleri yaptı. Bir çok işi de belediyelere rağmen yaptı. Bence yanlış yaptı. Belediye yönetimlerinin yeterlilik ya da yetersizliklerinin görülmesine fırsat vermedi. Ülkenin her köşesi ve milletin her kişisi için kullanılması gereken kaynaklarla gerçeğin görülmesine mani oldu. Oysa merkezi yönetim ve belediyeler yetki ve sorumluluk sınırlarında kalsalar milli irade çok daha isabetli tecelli ederdi.

Vatandaşın Sınırları?
Bu arada hem merkezi hükümet hem belediyeler vatandaşlık görevlerini vatandaşlık haklarının gölgesinde bıraktılar. Özellikle hükümet bu haklarla yargılandı ve mahkum edildi. Hükümet ve belediyelerin olduğu gibi vatandaşın sınırları da muğlaklaştı.
Oysa muğlaklık sınır kavramına ne kadar aykırı!?

Fotoğraf: Chat GPT / Image Generator

Yorum bırakın