HAKİKAT

31 MART 2024 – 12

Her topluluk aynı zamanda farklılıkların toplamı. İçinde iyisi var kötüsü var, güzeli var çirkini var, ahlaklısı var ahlaksızı var. Topluluğu var eden çerçeve tekil olanları bir arada tutsa da farklılıkları yok etmiyor. Siyasi düzlemin toplulukları partiler. Partiler envai çeşit insandan oluşuyorlar. İçindeki tekil insanlar siyasi partiyi mutlak iyi ya da mutlak kötü yapmıyor. Münferit olaylar da öyle. CHP için böyle olduğu gibi AK Parti de böyle.

AK Parti ve benzer partilerle CHP ve benzer partiler arasındaki fark, partiler içindeki bireylerin kimliklerinden kaynaklanmıyor. Bu siyasi toplulukları bir arada tutan kabuller ve hedeflerden kaynaklanıyor. Vatan, millet, bayrak, tarih, bugün ve geleceğe yükledikleri anlam asıl farkı oluşturuyor. AK Parti yenilmiş ve fakat ezilmemiş dolayısıyla tekrar ayakları üzerinde doğrulduğunda dünyaya nizam verecek bir ülke tasavvuruna sahip olmayı öngörürken, CHP ve benzerleri yenilmiş ve yeni sınırlarında, eski sınırlarındaki haklarından vazgeçerek zafer sahipleriyle içerde ve dışarda uyum içinde yaşamayı var olmak için gerek ve yeter şart olarak öngörüyor.

İki kanadın mücadelesi gerçek anlamda AK Parti’nin kuruluşuyla başladı. Daha önce mücadele imkanı dahi yoktu. Zira CHP’nin kendisi seçimle iktidara gelemese dahi anlayışı mutlak muktedirdi. İki görüşün vatandaş karşısındaki mücadelesinde vatandaşın tercihi AK Parti’nin görüşünden yana oldu. Hep öyle olmuştu ama daha önce bu görüşün iktidar olması mümkün olmamıştı. 22 yıllık bu süreç CHP için hayli öğretici oldu. Milletin değerleriyle, örfüyle, ananesiyle, inancıyla kavga etmemeyi benimsediler. Eksenleri değişmedi ama iktidarı belirleyen güçle aynı dili konuşmayı öğrendiler. “Mış gibi” yapsalar da milletin önemli bir kısmı için bir ihtimal olmayı başardılar.

31 Mart 2024 seçimleri, yenilmiş ve zaferin sahipleriyle uzlaşmış, onlarla tek vücut olmuş blok tarafından temkinli bir coşkuyla karşılandı. Sonuçlar bir genel iktidara işaret etmedi. Ancak ilk kez millet oyuyla genel iktidar ışığını yaktı. Dikkat edilirse kimse bir şımarıklıkla erken genel seçim istemedi. Kabul edilebilir makul bir tutarlılık geliştirildi. Zira 14 Mayıs Genel Seçimlerinde AK Parti’nin oyu 36.30 olduğu halde Cumhurbaşkanlığı’nı Recep Tayyip Erdoğan kazanmıştı. Şimdi de AK Parti’nin oranı %35,48’di.

Her iki topluluğun vitrinindeki figürlerin değişmesinin esastaki farkı gölgelediği yadsınamaz. Bu gölgeleme AK Parti ve CHP’nin millet nezdinde yarışabilir hale gelmesinin önemli sebepleri arasında yer aldı. AK Parti’nin ezo gelin, kuru fasulye, kebap sevenleri vitrinden çekilirken ıstakoz, köri soslu tavuk, steak tercih edenleri vitrine çıktı. CHP’de ise domuz bonfile, bilmem kaç yıllık şarap, steak tercih edenleri vitrinden çekilirken musakka, kebap, su tercih edenleri vitrine yerleşti. AK Parti’deki değişim şımarık ve şovuyla var olanların gerçek kitleyi görünmez hale getirmesiyle gerçekleşirken CHP’deki değişim bir stratejinin sonucu olarak gerçekleşti.

Istakoz tercih eden, imkanları elverdiği için rolex saat takanlar: “yenildik ama ezilmedik dünyaya biz nizam vereceğiz” diyen milletin kahir ekseriyeti tarafından kabullenilmedi. Domuz bonfile yiyenlerle aynı kaderde buluştular. Yurtta sulh cihanda sulhçüler AK Parti’deki bu azınlığın azınlık olmadığı, AK Parti kadrolarının tamamının bu şekilde olduğu tezini ısrarla işlediler. Yediği ıstakozu göstermeyi bir var olma gösterisine dönüştüren AK Parti’nin varlık gerekçesiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan vekile bir gazeteci şöyle diyordu: “o öyle kuru kuru yenilmez”. Istakozun içkiyle yenileceğini söylüyordu. Satır arasından vahşi bir saldırı yapıyordu aslında. “temsil ettiğin kitle kim ıstakoz yemek kim” diyordu.Çünkü Istakoz yemek imtiyazı onların bloğunun hakkıydı. Bir başkası Istakoz gündeminin hayati olduğunun altını çiziyordu. “Canan Kaftancıoğlu domuz yedi diye yapmadığınızı bırakmadınız bu da haram” diyerek domuzla ıstakozu eşleştiriyordu. Hükmü dayanaksız olsa da “domuz yeme hürriyeti”ne saygı istiyordu.

Vitrindeki istemli ve istemsiz değişim AK Parti ve CHP’yi var eden temel gerekçe ile kitlelerde esas itibarıyla bir farklılık oluşturmadı. Belki CHP’yi desteklemeyi övünülecek bir hale dönüştürmedi ama AK Partiyi desteklemeyi neredeyse utanılacak bir duruşa dönüştürdü. Bu dönüşüme klasik ve dijital medyada batı eksenli, seküler kitle büyük katkı sundu. İstikrarlı, grup bilinci olan, mecra kullanım kabiliyeti gelişen içerik üreticileri bunu sağladılar. Dış bir aklın burada iş başında olduğu elde edilen başarıyı açıklamada yetersiz. İçerik üretici kitlede ortak bilince dönüşmüş bir refleksle bunu başardılar. Hakikatin yerine sürekli boca ettikleri doğru yanlış bilgi bombardımanıyla yeni bir hakikatin temelini attılar.
31 Mart 2024 seçim verilerine bakıldığında, genel iktidar için CHP’yi eşit ihtimallerden birine dönüştürdüler. Bu dönüşüm net avantajlı bir ihtimal olmadığından seçimin arkasından daha önce başlayan kampanyalarını genişleterek ve büyük bir kararlılıkla sürdürmeye devam ettiler. Şu ya da bu şekilde AK Partiyle ilişkisi olan her kişiyi ve işi sağlığı tartışılır bilgi ve bilgi kırıntılarıyla itibarsızlaştırma çabalarını şiddetlendirdiler.

Küçük büyük yönetim devirlerinde yeni gelen yönetimlerin eski yönetimlerle ilgili istifham oluşturması bilindik bir durum. İnsanları yeninin iyi ya da daha iyi olduğuna ikna etmek için eskinin kötü olduğu telkin edilir. 31 Mart 2024 seçimlerinden sonra AK Parti’deyken CHP’ye geçen belediyelerle ilgili tam olarak bu yapıldı. AK Parti yönetimlerinin yanlış yaptıklarına dair kamuoyu algısını beslemek üzere borçlar üzerinden adeta bir kampanya organize edildi. Belediyelerin borçları belediye binalarına asıldı. Aslında bu borçlar seçilenlerin de bizzat bildiği borçlardı. Belediye geliriyle kıyaslandığında çoğunlukla makul olan borçlardı. Bu borçlara karşın belediyenin gelirleri var. Gelirleri hiç asmadılar hep borçları astılar duvarlara. Eğer CHP İstanbul’u kaybetse seçim tarihi itibarıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 190 milyar lira borcu vardı. Bu borç belediye binalarına bir yafta gibi asılan toplam borçtan daha yüksek bir borçtu. Ama bir önemi yoktu. Kötü borç AK Partililerin borcuydu. Seçimi takiben CHP’li İBB yönetimi İBB meclisinden yaklaşık 12 milyar lira borçlanma yetkisi aldı. Bu borçlanma yetkisini bayram havasında haberleştirenler, AK Partili eski belediye yönetimlerinin gelirlerine ve yaptıkları işlere göre normal olan borçlarını idam ipi gibi kullandılar. Borçları asarken muratları “çalmışlar çırpmışlar” algısını oluşturmaktı. Enfermasyon bombardımanıyla neredeyse muratlarına erdiler.

Sancaktepe Belediyesi’nin AK Partili kadın başkanını belediye binasına jakuzi yaptırmakla suçladılar. Yakuzi’de kimler yıkanıyordu? diyerek hanımefendinin iffetine bile saldırdılar. Binada yakuzi çıkmayınca pişkin pişkin “yakuzi ne ki ne israflar var” diye debelendiler. 3 ay önce 5 ay önce yapılmış ihalelerin sözleşmelerinin imzalanmasını mal kaçırmak gibi anlattılar. Ekrem İmamoğlu’nun mal beyanında yazmayı unuttuğu 1,5 milyar değerindeki villalarına dönüp bakmayanlar kamu hizmeti için yapılan binaları eski belediye başkanının konfor düşkünlüğüyle ambalajladılar. Oysa kamu binaları yeni belediye başkanıyla birlikte yine kamunundu İmamoğlu’nun villaları yine kayıtta yoktu. Belediye Borçları ve israf üzerinde AK Parti’ye yapılan saldırıya AK Parti’den etkili bir cevap gelmedi. Zan altında bırakılan başkanlar kendi kaderlerine terk edildiler. Eski belediye başkanlarına yönelik bu saldırı boşa çıkarılsaydı da kampanyalarına devam edeceklerdi. Ancak saldırdıkları kişilerin sahipsiz bırakılması hızlarını artıran bir etki yaptı.
Suudi Arabistan’da İstiklal Marşı, Trabzon – Fenerbahçe saha olayları, sorunlu ve sonuçsuz Süper Kupa Maçının, İsrail’e olmayan jet yakıtı satışı faturasını AK Partiye çıkarmayı başaranlar CHP’yi avantajlı ihtimale dönüştürmek için kolektif enfermasyon üretimine cesaretle ve engelsiz devam ettiler. Nasıl olsa balya balya, kule kule gayri resmi paraları sorgulaması ya da izah etmesi gerekmeyen bir bloğu temsil ediyorlardı.

Bu minvalde ortaya atılan biriktikçe diriliş bloğuna yönelik istifhamı büyüten batı uyumlu bloğun ürettiği enformasyonla AK Parti iktidarına son verilmesi gerekliliği bir hakikat olarak sabitleniyor. Binlerce, tonlarca asılsız, manipülatif, yalan haber üretiliyor. Çoğu bir açıklama ile yalanlandığı, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi işin doğrusunu yazdığı halde olduğu yerde duruyor. On yüz bin yalan içerik dijital ve sosyal medyada sörf yapıyor. Yalan haber ayak izleri o kadar büyüyor ki doğru yanında görülmüyor bile. AK Parti’nin temsil ettiği blokta sözüne itibar edilecek kimse bırakmamaya azmi cezmi kast etmiş gibiler. Bu içerik üretimine pasif değil aktif mukabele edecek bir mekanizma geliştirilmediği taktirde tek dişi kalmış canavara karşı milli dirilişi temsil eden bloğun kaybetmesi kaçınılmaz.

Foto: Chat GPT Image Generator, temsili.

Yorum bırakın