Bütün Ekipmana Sahipsiniz

(Mart 22, 2008, baydaroglu.blog.com)

undefined

Aşağıdaki hikayeyi Murat Birsel’in köşesinden aktarıyorum. İddianame gündemini zihninizin bir tarafında tutarak okuyun lütfen. Bir çift , göl kıyısına tatile gider..

Gölde bazı bölümlerde balık avlamak yasaktır. Koca, yasak olmayan bölümlerde avlanarak, kadın da kitap okuyarak günlerini geçirmektedirler. Derken bir gün adam balık avlamaktan gelir ve öğleden sonra kestirmek üzere odasına çekilir. Kadının canı sıkılır ve botla gölde bir gezinti yapmaya karar verir. Bu gezinti umduğu gibi gitmez ve botun hakimiyetini yitirir. Bot göl üzerinde serbestçe dolaşmaya başlar.
Kadın da yapacak bir şey olmadığı için çıkarıp kitabını okumaya başlar. Derken devriyeye çıkmış olan şerif kadını görür ve yanına yanaşır..
‘Hanımefendi burada ne yapıyorsunuz?’
‘Görmüyor musunuz kitap okuyorum.’
‘Ama bu bölgede balık avlamak yasak.’
‘Zaten ben de balık avlamıyorum’
‘Ama gerekli bütün ekipmana sahipsiniz, sanırım sizi karakola götürüp ceza kesmem gerekiyor.’
‘Eğer böyle bir şey yaparsanız ben de bana tecavüz ettiğinizi söylerim.’
‘Size dokunmadım bile!’
‘Ama gerekli tüm ekipmana sahipsiniz, değil mi?’

İDDİANAMENİN SAĞLIĞI

Başsavcı’nın iddianamesinden sonra bit pazarına nur yağdı. Refah Partisi’nin kapatılma iddianamesini hazırlayan Vural Savaş’ı bir çok tartışma programında görmeye başladık. Programlardan birinde sayın Savaş, Ak Parti’nin kapatma davasından korkmasının temel nedenlerinden birinin, halen dokunulmazlığı olan İstanbul Büyükşehir menşeeli yöneticiler olduğunu söyledi. Başsavcıya göre, kapatma gerçekleşir ve bu insanlar, dokunulur olursa hemen yargılanıp hapis yatacaklar… Program bitmeden kendisine bir bilgi notu iletildi. Akif Beki’den… Bahse konu kimsenin herhangi bir yargılanmayla yüzyüze olmadığını ifade etti Beki. Başsavcı olgun bir vatandaş edasıyla özür diledi. Milyonların kafasına bir istifham yerleştirdikten sonra özür dilemekte ne var ki? O da diledi zaten. Varın hazırladığı iddianamenin ne kadar sağlıklı olduğunu siz düşünün.

HEP BİRLİKTE GEBERECEĞİZ

Yolcular uçağın yanında otobüsten inmişler. Bavullarını gösteriyorlar. Bir bakmışlar uçak şirketinin minibüsü yanlarında durmuş. İçinden kaptan pilotla yardımcı pilot inmişler. Yolcular fena halde şaşırmışlar. Nasıl şaşırmasınlar. Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston. Kolunda üç noktalı bant.  Yardımcı pilotun elinde bir köpek tasması..Tasmanın ucunda bir köpek. Sağa solaçarparak öylece ilerliyorlar uçağa.

Günlerden 1 Nisan değil ama, ”Şaka herhalde” demiş yolcular, doluşmuşlar uçağa. Uçak pistte hızla ilerlemeye başlamış. Yolcuların gözleri pencerelerde. Uçak hızlanmış. Yolcular endişelenmeye başlamışlar. Uçak daha hızlanmış. Pistin sonu hızla yaklaşmaya başlamış. Uçak iyice hızlanmış. Bazı yolcular paniklemiş, dua etmeye başlamışlar. Uçak son hıza ulaşmış. Bu arada pistin sonuna da ulaşmış. 100 metre sonra betonun bitip çimlerin başladığını gören yolcular dehşet içinde çığlık atmaya başlamışlar. Tam o anda da kaptan pilot levyeyi sonuna kadar çekmiş ve uçak tam pist biterken tekerleklerini yerden keserek havalanmış. Kaptan pilot arkasına yaslanmış, derin bir nefes almış ve yardımcı pilota dönmüş: “Ulan, bir gün çiğlik atmakta gecikecekler ve hep birlikte geberip gideceğiz!.. ”

ZİLLİ MUHALEFET
Cumhuriyet Başsavcısı Ak Parti hakkında, Laikliğe karşı hareketlerin odağı olduğu gerekçesi ile iddianame hazırladı. Türkiye Gündemi’ne bomba gibi düşen iddianameden sonra bir günde 20 milyar dolar fakirleştik.

Cumhuriyet için 20 milyar dolar feda olsun. Ama, iddianameyi okuduktan sonra bu rakamı kesinlikle Cumhuriyet için feda etmediğimizi anladım.
İddianameyi basına sızdırılmasından hemen sonra okudum. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı için siyasi yasak istenmesinin gerekçelerini gerçekten merak etmiştim.

İddianamenin bana göre bir tutar tarafı yok, buna karşılık hedefi hepimizi ilgilendiriyor. Ortak adalet talebimiz için güvencemiz olan yüce yargının gerekeni yapacağından şüphemiz yok. Yüce Yargının böylesi iddialarla meşgul edilmesine ise itirazım var.

İddianame, kapatma, savcılık, mahkeme, gerekçeler… Türkiye bu konuyu daha çok tartışacak. Ancak Anamuhalefet partisi CHP’nin gecikmeli olarak gelen tepkisi ile dumura uğradım.

Bir taraftan hiç bir siyasi partinin kapatılmasını istemeyiz üzüntü duyarız diyorlar. Bir taraftan hak ettiler, bu sonuç kaçınılmazdı diyorlar. Üstüne üstlük savcı haddini aşmış olsaydı biz ona haddini bildirirdik diye efelenip krallıklarını ilan ediyorlar. Şöyle diyorlar; hukuk eleştirilebilir ama biz eleştiririz, savcı alaşağı edilebilir ama biz alaşağı ederiz vs…

Başsavcı bana göre problemli de olsa bir iddianame hazırlamıştır. İnsandır, hata yapabilir. Görev Anayasa mahkemesindedir. İddianame görüşülecek, gereği yapılacaktır. Kimbilir belki de reddedilecektir. Ama kimse; her ne gerekçe ile olursa olsun, varlığı demokrasi ile bağlı bir siyasi organizasyonun, bir partinin kapatılması karşısında, nerdeyse zil takıp oynamasını bana izah edemeyecek. Devrelerim kapalı, anlamıyorum, anlamayacağım.

Yorum bırakın