Gürültünün Altından Duygusal İşler Çıkacak

Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisi, kendisi açısından tam bir fiyaskoyla sonuçlandı.

Nagehan Alçı’nın geziye katılması üzerinden başlayan polemik, kimin kimi dövdüğü belli olmayan bir mahalle kavgasını ateşledi.

Bahse konu gezide basın mensuplarıyla verilen fotoğrafta bir teknik direktör edasıyla kendinden emin ve gevşek duran Murat Ongun tam anlamıyla çuvalladı.

Bir Twitter kullanıcısı, durumu özetleyen şöyle bir tweet attı: “Devirdiğiniz çamları düzeltmekten bıktık. Sırf Atatürk’ün partisi diye koltuğa eşşek otursa oy veren benim gibi milyonlar var. Adam olun peşinizi toplamaktan yorulduk.”

Erdoğan’a karşı duran ‘Tuvalet terliği’ olsa desteklediğini söyleyenler de oldu. Bin değil yüz binlerce.

Bu iki yaklaşım, seçmen açısından İmamoğlu’nun durumunu çok net özetliyor. Tepki gösterenler nezdinde kendinden menkul hiç bir değeri yok, ne olup olmadığını da bal gibi biliyorlardı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının üç yıllık performansına bakıldığında; koltuğu bir terlik ya da onların ifadesiyle eşşek işgal etse ne değişirdi? Sanırım pek bir şey değişmezdi.

Şehrin, ülkenin kaderi söz konusuyken bir eşşeğe oy verecek düzeyde tarafgir olduğunu ifade eden bir seçmen kitlesi ürkütücü. Erdoğan düşmanlığını; insanlarımızın kaderini bir “tuvalet terliği”ne emanet edecek kadar ilerleten akıl tutulması facia.

Firavun’un büyücüleri gibi bir iletişim dehası olduğu zehabına kapılan Ongun ve İstanbul’un papyonlu başkanı durumu toplamak için birkaç hamle yaptılar. Her bir hamleyle bir önceki problemlerini biraz daha büyüttüler. Tabir yerindeyse sıvadılar. On binlerce sosyal medya kullanıcısı, sanatçılar, Ali Koç, Fenerbahçe camiası da kavgaya dahil oldu.

Ekrem İmamoğlu’nun seçmeni Anadolu insanları. Gelenekleri, görenekleri, örfleri, adetleri var. Bile bile bir yanlış yapmazlar. Yukarıdaki iki örnek belki bu kitle içinde vardır ama bu kitleyi tanımlayamaz.

İmamoğlu’nun seçmeni:

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden 14000 kişinin AK Partili oldukları gerekçesiyle işinden, ekmeğinden edilmesini onaylamazlar.

İstanbul sel felaketiyle uğraşırken başkanın tatil beldelerinde boy göstermesini kabullenemezler.

Güya deprem bölgesine imdada giderken kayak tatiliyle ‘ci’ demesi hiç hoşlarına gitmez.

Türkiye’ye karşı terör üniforması giyip eline silah alanların İBB’de işe yerleştirmesi de eyvallah diyecekleri bir şey değil.

İstanbul kar felaketiyle boğuşurken başkanın İngiliz başkonsolosuyla balık kılçığı ayıklaması onaylayacakları bir davranış değil.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin gelirleri arttığı halde sürekli uluslararası borç almasını hazmedemezler.

Göze görünür, dişe dokunur hiçbir icraat yokken belediye bütçesinin bitmesini kabullenemezler.

Her kürsüye çıktığında mazeret üreten bir figürü sevmezler.

Vs.

Sonuçta bütün bunlar oldu ve biz Nagehan ekseninde çıkartılan gürültü gibi bir gürültüye şahit olmadık. Seçmen yukarıdaki bütün hususları not etti. Zamanı geldiğinde ses verecek. Peki bu gürültü ne? Bu gürültüyü kim çıkarıyor?

Gürültünün altından duygusal işler çıkacak. İstanbul Türkiye ekonomisinin %50’sini üretiyor. Bu ekonomiye yön veren en önemli aktör Büyükşehir Belediyesi. Belediye, bütçesinin dışında imtiyazlar veriyor, haklar tahsis ediyor, girişimleri destekliyor ya da engelliyor. Büyük bir güç. CHP’den İYİ Parti’ye, HDP’den Saadet Partisi’ne hatta Haydar Baş’ın partisine kadar çok sayıda aktör arasında, büyükşehir iradesiyle üretilen ranttan pay isteniyor. İmamoğlu’nun şahsi projeksiyonu için pasta bıçağı elinde. Taraflar dilimlemeden hoşnutsuzlar. Seçimdeki pozisyonu nedeniyle İstanbul üzerinde hak iddia eden herkes kendisini en haklı gördüğünden yüzeyde gördüğümüz fırtınanın çok daha sertinin kendi aralarında yaşandığına emin olabilirsiniz. Nagehan bahane edilerek yüzeye yansıtılan, suya üfürme babından.

Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanlığı Başkan için soruşturma izni vermişti. Başkan da imza atmadığım dosyalar beni bağlamaz demişti. Bağlamayan dosyaların detayları ortaya çıktığında küçük dilimizi yutabiliriz. İmamoğlu, Ali Koç’un açıklamaları üzerine Koç Holding’e de parmak salladı. İBB ve Koç arasında parmak ısırtacak ilişkilere şahit olabiliriz. Çok çok daha fazla başlık, çok çok daha fazla kurum ve kuruluş, çok çok daha fazla kişi ve ailenin adı bu üç yılın muhasebesinde ortalığa saçılabilir.

Varlığına Cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden anlam veren İmamoğlu’nun, bu hususta ümidi kalmaz ve yüzündeki “Rabbi Yessir” perdesi yırtılırsa neler neler duyacağız, tahmin bile edemiyorum.

Yorum bırakın