Yaralanmışım

(Aralık 13, 2014 baydaroglu.blog.com)

undefined

Hızır’ın peşine düştüm
Zamansız bir İstanbul akşamında
Ağaçlara, kuşlara, boğaza
Bir de Kız Kulesi’ne baktım
N’güzel, N’güzel
Zaman hızla aktı
Ye’cüc, Me’cüc üşüştü
Toprağa kök salan betonlar
Göğe uğradı
Ağaçlar, kuşlar, insanlar
Evvel zamanda vardı
Böyle ne bulursa yiyen canavarlar
N’kötü N’kötü
Ölümcül bir öfkeyle
Ya Hak dedim saldım okumu
Yerde buldum kendimi yaralanmışım

Ali Kırca Olma Şansı Yok

(Şubat 6, 2008, baydaroglu.blog.com)

undefined

Türkiye hararetle konuşmaya başlamıştı. Her gün yeni bir haber-tartışma programı arz-ı endam ediyordu. Her hafta merakla beklerdik. Acaba kim yeni bir şey söyleyecek ne söyleyecekti. Biz de o zamanlar henüz konuşmaya başlamıştık. Kendi hayatımız dışında başka hayatların da olduğunu yeni yeni fark ediyorduk. Okuyor, okuyor, okuyorduk ama yetmiyordu. Bire bir gözlemlemek, canlı canlı dinlemek bir başkaydı… 32. gün, Ceviz Kabuğu, Siyaset Meydanı, Teke tek… Meraklarımızı tatmin ettiğimiz; insanları, farklı düşünceleri tanımamıza yardım eden pencereler oldular.

Okumaya devam et

Güzellik İsteyelim

(Ekim 5, 2007, baydaroglu.blog.com)

undefined


Ramazan geldi hoş geldi. Ve gidiyor. Geldiğinde bir ay daha gençtik şimdi bir ay daha yaşlı (olmak üzereyiz). Bizleri farklı bir iklimin kollarına bıraktığı için minnettarız. Yaşadığımız değişikliğin, gelecek için yenilikler ve güzellikler getirmesi hepimizin temennisi. Tabi bunu istemek durumundayız. İstersek olur mu? En azından olma ihtimali daha güçlenir. Hem ‘vermek istemeseydi, istemek vermezdi’ O halde; isteyelim! 

Okumaya devam et

Ürkek Sevimli Tavşan

(Ekim 6, 2007, baydaroglu.blog.com)

undefined

Ürkek sevimli tavşan Türkiye’nin en batısı. Güneş batıyor. Sıcak kumlar tatlı bir ılıklığa bürünüyor. Eve dönme vakti. Tozlu yollarda salına salına yol alıyoruz. Tatlı bir karanlık çökerken tırmanıyoruz ve ürkek bir çift göz görüyoruz. Ne yapacağını şaşırmış. Macerasının sonlanmasından korkuyor. Duruyoruz. Birden kendine geliyor ve hızla ağaçların arasında kayboluyor.

Okumaya devam et

Dünyanın Ortası

(Ekim 7, 2007, baydaroglu.blog.com) 

undefined

Roma’lılar dünya kentlerinin merkeze uzaklığını yeraltı sarnıcının yanı başındaki bir taşa göre ölçerlermiş. Çocuklara söylemiştik bir süre önce. Bu akşam ufak olanı şöyle diyordu: ‘İşte dünyanın ortası’ Sultanahmet vakit iftar. Cıvıl cıvıl at meydanı. Hatta faytonlar sayesinde at kokuları da var. 🙂 Sultanahmet hınca hınç dolu. Yanı başındaki ma’bedin gözü yollarda. İnsan ma’bed kavramını sorguluyor ister istemez…

Dönüyor Dünya

(Mayıs 11, 2007, baydaroglu.blog.com)

undefined
Her insanda farklı bir dünya yaşıyor. Bu; ortak çizgisi olan, tanımlanabilir bir şey de değil maalesef. Ritim tutturmak zor. Bir süre sonra böyle bir gayrette olmuyor zaten. Harmanlanamamış farklılıklarımızla devam ediyor hayat. Tam harman tuttu denince bu sefer biz olmuyoruz. Yeni bir dünyada, farklı dünya sahibi insanlar boğuşmaya başlıyor bu kez…  Dönüyor dünya.

Kuru Temizleme ve Kaldırımlar

(Temmuz, 6, 2006, baydaroglu.blog.com)

undefined

Hiç ölçmedim. Hayalimde 15-20 metrekare kalmış. 10 metrekare de arkası. Toplam 30-35 metrekare. Camlar neredeyse yere kadar uzanıyor. Camları taşıyan ince profiller yer yer paslanmış. Yerle bağlantı kuran metaller de. Dev bir makine, çamaşır makinesi görünüyor buharlı ütünün arkasında. Yüzeyi oranja yakın kırmızı. Çamaşır atılan kısım kromaj çelik görünümünde. Ceketler, pantolonlar, etekler, gömlekler, zaman zaman çarşaflar gök yüzünden salınan yapraklar gibi askılıklarda. Gerektiğinde bir çubuk yardımıyla indiriyoruz onları.

Okumaya devam et