Sesler, gizil bir orduyu yürüten düzenli bir trampet sesini andırmaya başladığında da, tren çoktan uzaklaşıp kaybolmuştu bile.
Birkaç fersiz ışık çukura kaçmış ölü gözü gibi parlıyordu.
Tren geçip gittikten sonra sessiz bir uğultu çökmüştü ortalığa.
Ve kentin sırtında bir dağ: küçük ya da büyük, kenti himayesine almışçasına güvenli bir heybetle durup beklemektedir.
Henüz gideceği yerin nerede olduğunu bilemeden yürüyordu.
Bu küçük kentte kendini yitireceği aklına gelmemişti.
Tren düzenli demir takırtılarıyla sürekli biçimde akıp gidiyordu.
Bir duvara, herhangi bir eşyaya bakar gibi bakıyordu.
Okumaya devam et