Rasim Özdenören’den Altı Çizili Cümleler

Sesler, gizil bir orduyu yürüten düzenli bir trampet sesini andırmaya başladığında da, tren çoktan uzaklaşıp kaybolmuştu bile.

Birkaç fersiz ışık çukura kaçmış ölü gözü gibi parlıyordu.

Tren geçip gittikten sonra sessiz bir uğultu çökmüştü ortalığa.

Ve kentin sırtında bir dağ: küçük ya da büyük, kenti himayesine almışçasına güvenli bir heybetle durup beklemektedir.

Henüz gideceği yerin nerede olduğunu bilemeden yürüyordu.

Bu küçük kentte kendini yitireceği aklına gelmemişti.

Tren düzenli demir takırtılarıyla sürekli biçimde akıp gidiyordu.

Bir duvara, herhangi bir eşyaya bakar gibi bakıyordu.

Okumaya devam et

Çehov’dan Altı Çizili Cümleler

Göğsündeki broş, tıpkı dalgalar arasındaki bir kayık gibi inip çıkıyor.
Ben sizi değil, insanlığın ıstırabını öpüyorum…
Yunanca’dan sınava girmeye hazırlanan Vanya Ortepelev, evdeki tüm kutsal tasvirleri öptü.
Hayat beklenmedik şeylerle o kadar dolu ki…
Tanrı, yalnız sayfiye meraklılarına doğanın güzelliklerini anlama yeteneği vermiştir.
Yegor Semionıç, diktiğimiz her şeyi alıp götürüyor, günahlarını affettirmek için bir yere bağışlıyor.
Sobanın içinde rüzgar ağlıyor, sanki sıcak odaya bırakılmasını istiyormuş gibi, hava deliğinin kapağına vuruyordu.

Okumaya devam et

Nuri Pakdil’den Altı Çizili Cümleler

Kalbimde, yaşarken ölen insanların bedenleri…
Yazı, ezen sınıfı ezmek için yazılır.
Duadan sonra Arş’a en yakın duran, boyun eğmeyen edebiyattır, İblis’e
Silah başına! demek de, “yazı masasına oturup yazı yaz!” demektir.
Yöneticinin gözüne koltuk tozu kaçınca, ulusunu tanıma olanağı yok.
Öyle demez mi Exupery, “İnsan olmak, sorumlu olmanın ta kendisidir.”

Okumaya devam et